27 Aralık 2010 Pazartesi

siz avrupalılar ne diyor? hope?


2010'u bitirdiğimiz şu günleri en çok araştırmaların arttığı dönem olduğu için seviyorum.Son araştırma konusu 'Global Umut ve Umutsuzluk' üzerine.

53 ülkeden, her ülkenin nüfusunu temsil eden toplam 64 bin kişi ile görüşülerek yapılan araştırmada, bu ülkeler arasında gelişmiş G7'ler, gelişmekte olan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin (BRIC), Türkiye ve ayrıca tüm kıtalardan 42 ülke daha yer aldı.
Araştırmanın önümüzdeki yılın ekonomik refah yılı mı, yoksa ekonomik zorluk yılı mı olacağı beklentisine ilişkin sorusunda, global sonuçlar büyük bir değişim beklenmediği yönünde. Global sonuçlara göre görüşülen kişilerin yüzde 42'si ekonomik durumun 2010 ile aynı kalacağını düşünüyor. Refah yılı bekleyenler yüzde 30 iken, yüzde 28'lik bir kesim 2011'in zorluk yılı olacağını düşünüyor.

Asya'nın yükselen yıldızlarında ve Latin Amerika'da iyimserlik, G7 ülkelerinde ise kötümserlik hakim. Türkiye'nin de kötümserler arasında bulunuyor. Araştırma global iyimserlik algısının yükselen ekonomik güç coğrafyaları olan BRIC ülkelerinde yoğunlaştığını gösteriyor.Yani Asyalı, Benim Hala Umudum Var derken, Avrupalı Hopeless Man durumunda.E haklılar da.Bütün sene boyunca krizden nasibini aldı Eurozone ülkeleri.Fitch, Moody's, S&P birer bir EU ülkelerinin kredi notlarını düşürürken, Çin, Brezilya gibi ülkelerin notlarını arttırdı.Grevler, protestolar sardı bütün Avrupayı.

2011'in umut dolu olması dileğiyle..

İyi seneler.

Bu nedenle

14 Kasım 2010 Pazar

Can yoldaşı Mobiserv!


İngiltere'de bilim adamları, yaşlıların bakımıyla ilgilenecek ve onlara arkadaşlık edecek robotlar geliştirmiş!İngiltere'de son 25 sene içinde 85 yaş ve üzerindeki insanların sayısı iki kattan daha fazla arttığı için robot bakıcılar projesi ortaya atılmış.

Peki asıl kar nerde diye sorarsanız:ekonomik kriz karşısında sosyal yardım paketlerini kısmak zorunda kalan hükümetler, bakım hizmetleri için daha ucuz yollar arıyor, bu nedenle insana değil robota yatırım yapıyorlar.

Bristol Robot Bilimi Laboratuarında çalışan uzmanlar, yaşlıların robotlar sayesinde, kendi başlarına ve başkalarına ihtiyaç duymadan evlerinde yaşayabilecekleri görüşünde.Projenin adı: Mobiserv.

Bu proje kapsamında üretilen robotlar, alışveriş siparişlerini vermek ve ya da yaşlılara ilaçlarını ne zaman almaları gerektiğini hatırlatmak gibi basit görevleri yerine getirebilecekmiş.

Ne derseniz, can yoldaşı Mobirsev olur mu?

24 Ekim 2010 Pazar

Siesta


İspanya'da modern yaşam yüzünden yok olma tehdidi altındaki siesta geleneğini canlandırmak için düzenlenen bir yarışmayı, kalabalık bir alışveriş merkezinde 17 dakika şekerleme yapan işsiz Ekvadorlu kazanmış.Güzelim siesta İspanyada süregelen kriz nedeniyle sekteye uğramış durumdaydı uzun bir süredir.Bu nedenle insanlar bu geleneği ne kadar sürdürmek istediklerini bu tarz organizasyonlarda göstermek istiyorlar anlaşılan.


İlk kez düzenlenen şampiyonada, jürinin uykusu sırasında 70 desibele ulaşan horlamasını ve sadece 40 kez göz kırpmasını tespit etmesi üzerine 62 yaşındaki işsiz güvenlik görevlisi Pedro Soria Lopez, 1000 avroluk büyük ödüle layık görülmüş.Az da değil yani,keşke uyuyarak bende böyle para kazansam diyesi geliyor insanın.

İspanya "Siestaseverler Derneği" tarafından, "güç veren şekerleme" geleneğinin canlandırılması amacıyla düzenlenen ve 9 gün süren yarışmada, 360 yarışmacı 20'şer dakikalık sürelerle, Madrid'in kalabalık bir alışveriş merkezine yerleştirilen kanepelerde uyumaya çalışmış,katılımcıların nabızları uyudukları sırada kontrol edilirken jüri, hangi yarışmacının daha hızlı uykuya daldığı, horlamalarının şiddeti, en özgün uyuma pozisyonu ve en güzel pijama gibi unsurlara göre puan vermiş.

Siestayı bıraktım, bu kötü koşullarda rahat bir uykuya hasret ülkemin güzel insanları..

Adios!

13 Ekim 2010 Çarşamba

Biri bana eşitlik mi dedi?


Dünya Ekonomik Forumu'nun kadın erkek eşitliği konusunda yayınladığı yıllık rapora göre, İzlanda bu konuda yine başı çekerken, Türkiye 134 ülke arasında 125'inci olabilmiş!!

Kuzey ülkeleri cömert annelik ve babalık izinleri, yüksek eğitim standartları ve devletin sübvanse ettiği çocuk bakımıyla listede başı çekiyor. Listede birinci sırada bulunan İzlanda'yı Norveç, Finlandiya, İsveç izliyor. Yeni Zelanda ise beşinci sırada.

Ancak listenin başındaki İzlanda bile kadın-erkek farkını tam olarak kapatabilmiş değil. İzlandalı kadınlar, erkeklerin ekonomi, sağlık, eğitim ve siyaset alanlarında faydalandığı fırsatların yüzde 85'inden faydalanabiliyor.

Türkiye ise, evett doğru tahminnn(!) yine listenin en son sıralarında.

134 ülke arasında geçen yıl 129'uncu sırada yer alan Türkiye, bu yıl 125'inci sıradaymış.Peki kimleri geride bırakmışız da bu onura erişmişiz: Fas, Benin, Suudi Arabistan, Fildişi Sahilleri, Çad ve listenin en son sırasındaki Yemen. Raporda pek çok ülkenin kadın erkek eşitsizliğini giderme konusunda yaptığı çalışmalar övülmüş.Ancak dünyada kadın erkek eşitsizliğinin tam olarak giderildi hiç bir ülke olmadığına dikkat çekildi ve daha yapılacak çok iş olduğu vurgulanmış.


Biri bana eşitlik mi dedi? bullshit!

28 Eylül 2010 Salı

Rüzgar


"Dünyanın denizde kurulan en büyük rüzgar enerjisi santrali İngiltere'nin Kent kıyılarında faaliyete geçiyor.100 türbinlik santralin, yaklaşık 250 bin hanenin enerji ihtiyacını karşılayacak kapasitede olduğu belirtiliyor.Kıyıdan 12 kilometre açıkta inşa edilen santralin türbin sayısı dört yıl içerisinde 341'e çıkarılacak.
İngiltere'de halen 12'si denizde olmak üzere, 262 rüzgar enerjisi santrali var.Toplam 1909 türbine sahip olan santraller İskoçya'daki tüm hanelerin enerji ihtiyacını karşılayabilecek kadar enerji üretiyor.Ada ülkesi olduğu için bir hayli yüksek rüzgar potansiyeline sahip bulunan İngiltere, son yıllarda bu santrallere ciddi yatırım yapıyor."


Doğal kaynaklarımızı tüketmekte üstümüze yok.Bir kaç yıl içinde su savaşları çıkacak, insanlar birbirini enerji için öldürecekler...

Keşke her ülke bu kadar duyarlı olsa..

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Pasaport Harçları..Zafer Halkın..


Daha önceki yazımda "paran yoksa otur oturduğun yerde vatandaş,çıkamazsın yurtdışına" diye serzenişte bulunmuş,pasaport harçlarının uçuk fiyatlarından bahsetmiştim.Halkın bu konudaki isyanı geçtiğimiz günlerde sonuç verdi ve devlet baba zamlı pasaport harçlarını geri iade edeceğini açıkladı.

20 Haziran'dan önce tahsil edilen zamlı pasaport harçlarının iadesi için tahsilatı yapan vergi dairesine başvurmak yeterli oluyormuş.Yeni fiyatlar ise şöyle :

-6 aya kadar olan pasaport harçları 126 TL'den 65 TL'ye,
-1 yıllık pasaport harcı ise 180 TL'den 95 TL'ye

düşürüldü!

Ne diyelim,bu ülkede bazen iyi şeyler de olmuyor değil,ama sesini çıkarırsan tabiki..

İyi tatiller :)

21 Haziran 2010 Pazartesi

Tarife Manyaklığı!


Gün geçmiyor ki yeni bir tarife reklamı dönsün,kafanızı allak bullak etsin,dur ya kaç kuruşa nereyle konuşuyodum ben dedirttsin,delirtsin!

Eskiden ne güzel tek tip tarifelerle konuşur dururduk.En azından aylık bütçemizi bilirdik de ona göre konuşurduk.Şimdi ise GSM devleri manyaklık derecesinde tarifeler sunuyorlar günaşırı.Türkiye'de tam 159 tane tarife şu anda aktif olarak kullanılıyor.Turkcell 63,Avea 50,Vodafone ise 46 değişik tarife sunuyor müşterilerine.

Eğer hangi tarifenin size uygun olduğuna karar veremiyorsanız buyrun size yardımcı olacak bir site: http://www.enuygun.com/gsm Buradan istediğiniz fiyat aralığına göre tarifeleri sıralayabilirsiniz.faturalı-faturasız olarak seçim yapabilir,hangi tarife size en uygun bulabilirsiniz.

Saygılar.

10 Haziran 2010 Perşembe

World Cup 2010 :)


Eveeet,işte bir Dünya Kupası yazı geldi çattı.Karpuz,peynir eşliğinde izlenecek dünya yıldızları gene:)

Bu sene Türkiye gidemiyor diye herkes gibi bende üzgünüm.Fakat belki de yapılan hatalardan ders alınması için iyi de oldu..

Businessweek FIFA sıralaması ile ülkelerin yıldızlarından oluşan bir slayt hazırlamış.Ben çok beğendim.hemen 12 haziran gelsin diye heyecanlandım bile :)

Buyrun izleyin: http://images.businessweek.com/ss/10/06/0609_world_cup_2010/1.htm

Her ne kadar Messi'yi sevsem de bu sene gönlüm İspanya'nın kazanmasından yana :)

Herkese şimdiden iyi seyirler..

23 Mayıs 2010 Pazar

Dünyanın En Rekabetçi Ülkeleri 2010



İsviçre,Lozan merkezli IMD Business School tarafından 2010'un en rekabetçi ülkeleri listesi yayınladı.Bu liste 58 ülkeyi içeriyor.Sıralama yapılırken ülkelerin finansal, ekonomik ve sosyal istatistikleri göz önünde bulundurulmuş ve 4 ana kategori belirlenmiş: ekonomik performans,hükümet etkinliği,ticaret etkinliği ve altyapı.Listenin başını Asya ülkeleri çekerken,İskandinavya ülkeleri de her zamanki gibi ilk 10'da yerlerini almışlar.

İşte bu senenin en rekabetçi 10 ülkesi:

1)Singapur
2)Hong Kong
3)U.S
4)İsviçre
5)Avustralya
6)İsveç
7)Kanada
8)Tayvan
9)Norveç
10)Malezya

Detaylı istatislikler için :http://images.businessweek.com/ss/10/05/0519_most_competitive_countries_2010/1.htm

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Forum İstanbul: Turkuazoo

İşte ülkemde görmek istediğim manzaralar bunlar..Geçen sene Forum İstanbul'un içinde açılan Dev Akvaryum Turkuazoo'yu ziyaret ettim.Gerçi girişte verdiğim 18TL biraz bana çok gelse de ( ki öğrenci ve öğretmen fiyatı.Tam bilet fiyatı 25TL)gerçekten görülmeye değer diyorum.İçeri girdiğinizde Akdeniz ve Karadeniz olmak üzere değişik sularda yetişen balık türlerini görüyorsunuz.Tünel ismi verilen kısımda ise köpekbalıkları sanki üstünüzden geçiyor.Etkilenmemek elde değil...Alın çocuğunuzu , bir pazar gününüzü denizaltının sevimli sahipleriyle geçirin.Ayrıca deniz canlıların anlatıldığı sinema salonuna da uğramayı unutmayın.



3 Mayıs 2010 Pazartesi

İsviçre'de hayvan olsaydık..


"İsviçre'de halk, kötü muamele gören hayvanlar için mahkemelerde devlet tarafından avukat atanmasına ilişkin öneriyi referandumda açık farkla reddetti.Oylamaya katılanların yüzde 70'i öneriye "Hayır" dedi."

Şimdi bu haberi okuyunca başlığı anladınız değil mi? Evet evet aynen böyle olmuş.

Halihazırda Zürih'te maaşları devlet tarafından ödenen avukatlar, mahkemelerde hayvanları temsil ediyor.Referandumda evet oyu çıksaydı, uygulama tüm ülkeyi kapsayacak şekilde genişletilecekti.

Öneriye karşı çıkanlar, bunun para israfı ve bürokrasiden başka bir işe yaramayacağını öne sürmüşler.E haksız da sayılmazlar bir bakıma.

Hayır cephesindekiler, İsviçre'de hayvanları korumak için yeterince yasal düzenleme bulunduğunu söylüyor.İsviçre dünyada hayvanların korunması alanında en sıkı kurallara sahip ülkelerden biri.Bu kurallardan bazıları:


-Ülkede, köpek sahipleri, yasa gereği kursa gitmek zorunda.

-Hamster ve muhabbet kuşu gibi "sosyal" hayvanların kafeste tek başına tutulmaları yasak.

-At ve ineklerin yaz-kış her gün belli bir süre dışarıya çıkarılmaları zorunlu.

Söylediğime katılan? Katılmayan? Anlaşılmıştır.


Saygılar..

25 Nisan 2010 Pazar

"Bu işi hemen halledin!"


Başlık size tanıdık geldi mi? evet evet doğru hatırladınız."Sayın" Başbakanımız Erdoğan bir sorunla karşılaştığı zaman bakanlarına "Bu işi hemen halledin" talimatı verir bol bol..O iş nedir bilmez bile ama talimatı verir.

Danimarka'da da yakın zamanda böyle bir talimat vermiş hükümet.Tabiki sözde kalmayıp hemen uygulamaya geçilecek cinsten.İş kurumlarına: "Genç işsizi kapıda karşılayın,1 hafta içinde iş bulun" talimatı verildi.Bu talimatın yanı sıra bir dizi düzenleme de yapıldı.Bu düzenlemeler:

-Fonlar, 2 yıl süreyle herhangi bir formel eğitimi yahut işi olmayan 30 yaş altı gençlere veya 18-19 yaş grubundakilere yönelik sorunlar için iş merkezlerine yönlendirilecek.

-Yerel idareler her bireyin durumunu yakından takip edecek. Özel gereksinimi olan gençlerin ihtiyaçları erken bir dönemde dikkate alınarak, bunlara iş teklifinde bulunulacak.

-Gençlere yeteneklerine olan inançlarını yitirmemeleri için şans tanınacak. İş merkezleri 18-19 yaş grubundaki gençleri, kapıda karşılayacak ve onlara derhal tekliflerde bulunmak suretiyle bir hafta içinde iş hayatına katılımları sağlanacak.

-Yeni mezunlar, mezuniyetlerinin ertesinde mümkün olduğunca çabuk biçimde istihdam edilmelidir. Bunun için Hükümet, bu kişilere iyi istihdam olanakları içeren alanlarda işler teklif edilmesini sağlamak için bir girişim başlatacak.

Hükümet gençlere okurken iş bulmaları konusunda yardım edecek. Bu tür işleri bulmanın kolaylaştırılması için ulusal bir internet sitesinde ilan verilecek, aynı sitede gençlere ve işletmelere dönük tavsiyelerde bulunulacak..

-Hükümet ayrıca, 15-17 yaş grubunda olup, orta öğretime yahut herhangi bir eğitim programına kayıtlı olmayan ve işgücü piyasası ile düzenli bir bağlantısı bulunmayan gençlere yönelik, “Hepsi Dahil” Programı uygulayacak.

-Herhangi bir formel eğitimi olmayan gençlerin, uygun hallerde, iş merkezlerine geldikleri zaman okuma ve yazma becerileri test edilecek ve ihtiyaç duymaları halinde burada eğitime tabi tutulacak. Hükümet 2010-2013 döneminde yerel yönetimlerin test ve eğitim masraflarının ödenmesi için kaynak ayıracak.

-Eski hükümlü gençlerin sosyal yardımlara bağımlı olmamaları için hapisten çıktıkları zaman aktif hayata kazandırılacak. Hükümet bu alana odaklanan “Yüksek Beşli” projesini devam ettirecek.

-Gençlere yönelik önlemler konusunda daha fazla bilgi vermek amacıyla Hükümet, seçilmiş iş merkezlerinde “Gençler Devam Ediyor” başlıklı bir pilot proje başlatacak.

Aslı Seven "Hayaller gerçek olsa" adlı ülkeden bildirdi..

21 Nisan 2010 Çarşamba

Tech-ready ülkeleri


Her sene World Economic Forum kapsamında çeşitli araştırmalar ortaya konuyor.Bunların içinde benim en ilgimi çekeni ise "tech-readiness countries" çalışması.Bu çalışma ülkelerin değişen teknolojik ortama ne kadar ayak uydurmakta başarılı olduklarını ortaya koyuyor.Bunu yaparken de devlet ve özel sektör destekleri gibi çevresel faktörleri,IT alanındaki hazırlıklarını ve bu teknolojik gelişmleri işletmelerin ve tüketicilerin nasıl kullandıklarını baz alıyorlar.Çok adaletli bir seçim olduğuna inandığım araştırmanın bu seneki ilk 10'u:

1)İsveç
2)Singapur
3)Danimarka
4)İsviçre
5)Amerika
6)Finlandiya
7)Kanada
8)Hong Kong
9)Hollanda
10)Norveç

detaylı bilgi için :http://images.businessweek.com/ss/10/03/0325_network_ready_nations/index.htm

19 Nisan 2010 Pazartesi

Kariyerimi Barbie ile çizdim.

İlk Barbie'm hostesti.Ken de golfçüydü.Bir de Cindy'm vardı ama asla Barbie'nin içtenliği yoktu Cindy'de.Barbie hep daha sevimli ve kararlı dururdu oyunlarımda.Balo güzeli Barbie,hemşire Barbie,hostes Barbie,astronot Barbie...Hepimizin olmak istediği bir Barbie vardı küçükken.İşte Barbie şimdi de bilgisayar mühendisi ve anchor woman olmuş.

Keşke o yaşlarıma dönebilsem de seninle kariyerimi baştan çizsem Barbie..


Kendini hala çocuk hissedenlere saygılarımla:


16 Nisan 2010 Cuma

Hayallerin Gerçek Olduğu Yer: TUİK! epeydir sinemalarda..


Bu haberi okuyunca kendimi bir kez daha mutlu hissettim.Allahım ne kadar güzel bir ülkede yaşıyorum,kaos,siyasal sorunlar,ekonomik batışlar,bunlar da ne ki..Kod adı Polyanna olan bir ülkenin vatandaşıyım ben.Ama kim sattı pembe gözlükleri? Ya da kim takmamızı istiyor bu aralar?

TUİK production son filmiyle ekranlarda..Türkiye Mutlu,Herkes Mutlu...

Buyrun haberi kendiniz okuyun.Ben daha da birşey söylemiyorum!

http://www.haberform.com/haber/ne-kadar-mutlusunuz-tuik-mutluluk-anket-yasam-memnuniyeti-arastirmasi--49462.htm

10 Nisan 2010 Cumartesi

Bolivya'da yaşamak istiyorum.


Bir yeni "istiyorum" kampanyamla sizlerleyim :) Bu seferkini okuyunca sen de isteyeceksin eminim! hele de benim gibi uyumayı çok seviyorsan.

Bolivya'nın başkenti La Paz'da tüm dünyanın trafiğinin tıkandığı sabah 7-9 saatleri arasında hiç trafik olmuyormuş,saat 9'dan sonra yollar kalabalıklaşıyormuş.Bunun nedeni de Bolivya halkının işe geç gitme alışkanlıklarymış!! Bolivya hükümeti "Ne yapsak da bu uyuşukların içine zaman kavramını işlesek??" diye günlerce kafa yormuş.Çözümü de bulmuşlar: "E zamanında gelene ikramiye verelim,diğerleri de sıcak parayı görünce sabahın köründe iş başı yaparlar" demişler.

Vay anam vay.Bolivya'da halkın genelinde geç kalma huyu mevcutmuş.Cumhurbaşkanı Morales'ten tutun da üniversitedeki profesöre kadar herkes işine geç gidermiş.

İşine sırf zamanında gitsin diye ödüllendirilmek...Hayal gibi.

İyi uykular Bolivya halkı.

4 Nisan 2010 Pazar

Korsan avcısı olmak istiyorum!


Evet evet doğru okudun.Korsan avcısı olmak istiyorum.nerde mi? Warner Bros'ta...

İşin özü şu efendim: Warner Bros artık korsanlardan bıkmış usanmış.Sonra da demiş ki bir stajyer alalım,1 yıl boyunca, telif haklarına aykırı bulunan yayınları bize bildirsin,korsanlarla ilgili web kayıtlarını tutsun.Buraya kadar çok güzel gözüküo dimi? Şimdi daha da güzel görünecek bir şey söylüyorum : Bu "stajyer"imize de 17.500 pound verelim.yıllık yıllık aylık değil :)

Şimdi ülkemde zorunlu staj belgesi olmadığı için beleşe staj yapmak zorunda kalan stajyer arkadaşlarım ne kadar üzülseniz yeridir.İnanmayanlar için : http://torrentfreak.com/warner-bros-recruits-students-to-spy-on-pirates-100329/

30 Mart 2010 Salı

"biraz sessiz olur musunuz lütfen?"


Otobüste,metroda,vapurda,tramvayda vb taşıma araçlarında ya da alışveriş merkezlerinde şu tip insanlara rastlarız :

-Alo Necatiiiii,Yahu duymuyomusun.Heh tamam tamam.Naber kardeşim yaaaaaaaaaa(Bu ya uzatıldıkça ses tonu da mütemadiyen artar.)

Hayatlarında olup biten herşeyi duyarsınız o yarım saatlik telefon görüşmesinde.Belki gerçekten sesi yüksek tonludur ve ne yaparsa yapsın alçak tondan konuşamıyordur.Belki de bağırdığı zaman kendine güveni artıyordur ve daha yüksek sesle konuşmayı seviyordur.Neden her ne olursa olsun bundan rahatsız olduğumu belirtirim ve konunun bilimsel tarafına geçerim!

İşte bu dertten muzdarip bir Alman mühendis,Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü’nden Tanja Schultz,konuşurken yüzde oluşan kas hareketlerini tanıyıp bunları sözcüğe çeviren bir alet geliştirmiş.Schultz, cihazın çalışması için aslında kişinin ses bile çıkamasına gerek olmadığını söylüyor. Dolayısıyla cihazı hastalık yüzünden sesini yitirenler de kullanabiliyor. Yazılım ve donanım geliştirme çalışmaları süren cihazın ileride çeviri de yapabilmesi planlanıyor.

E ne diyeyim.Hay aklını öpeyim Schultz! :)

26 Mart 2010 Cuma

Para yoksa,pasaport da yok.Otur oturduğun yerde!





Evet başlıktan da anladığınız gibi konumuz pasaport fiyatları,pardon yeni pasaport fiyatları.Türkiye gene bir "istatistik" ile zirveye oturmanın haklı gururunu yaşıyor.Dünya Bankası'nın 2009 verilerine göre "en pahalı" pasaportun Türkiye'de..Dünya ortalaması 40-50 dolar olan pasaportların Türkiyedeki bedeli ise 333 dolar civarında!!

Bizi takip eden ülkeler 200 dolar ile Lübnan ve 156 dolar ile Çad.Norveç 152, Demokratik Kongo Cumhuriyeti 150, Danimarka 145,Bosna Hersek 143,Hırvatistan 129, Avustralya 115 ve ABD 97 dolar ile listede üst sıralarda..

Peki pasaportun ücretsiz olduğu bir ülke de varmış.Neresi dersiniz? Ermenistan!

Bir kötü haber daha vereyim mi? Türkiye'de AB'ye uyum sürecinde 1 Hazirandan itibaren biometrik pasaportlar hayata geçecek ve bu da tabiki miktarı daha da arttıracak.Mavi pasaportlar 2015 yılına kadar geçerli olacak.

Zaten vize almakta zorluk çeken ülkemin vatandaşları , şimdi bir pasaportun bile kolay sahibi olamayacaklar!!

İyi sinirlenmeler..

19 Mart 2010 Cuma

I beg your pardon?

Çevrenizde mutlaka "Ayy İngiliz aksanına bayılyorummm.Çok seksiii" diyen kızlara ya da "Abi bu Amerikalılarda da grammer yokmuş,takmadan konuşuyolarmış" diyen insanlara rastlamışsınızdır.Amerikan ingilizcesi ile İngiliz ingilizcesi arasında sadece aksan farkı olduğunu zannedenlere cevap bir video ile karşınızdayım.İyi seyirler:)


14 Mart 2010 Pazar

Reklamlar..

Bitmez tükenmez bir reklam kuşağıdır hayat..Asıl talebi tercihli talebe çevirmek için uğraşır durur reklamcılar,pazarlamacılar..Kimi zaman ürün hakkında bilgi verir,kimi zaman fiyatta değişiklik yapıldığının habercisidir..Okumayı sevmeyen bir toplum olduğumuz için reklamların üzerimizde büyük etkisi olduğu su götürmez bir gerçektir.

Reklamlarda kullanmamanız gereken bazı "klişe" laflar vardır:

*Kalite
*Değer
*Servis
*İlgi
*Dürüstlük

Bu kelimeleri içeren " En kalitelisi bizimkisi" , "Size değer veriyoruz" gibi sloganlar insanlar üzerinde antipati oluşturup,inandırıcılıktan uzaklaşmaktadırlar.

İyi bir reklam metninin özünde; kısa sözcük
kısa cümle
kısa paragraf
yatar.

Bu konuda "Uzun Metin Sevenlerden Misiniz: Ivır Zıvır Tarihi 3" adlı Gökhan Akçura'nın kitabını okuyabilirsiniz.

Bu yazımı eski bir reklamla sonlandırmak istiyorum.Şimdi izlediğimizde gülsek de zamanı içinde etkili olmuş bir reklam..

Az sonraa..:)



10 Mart 2010 Çarşamba

Adalet.. Kadın ..Avrupa..Türkiye..



Başlıktaki kelimeleri bir cümleye toplamam gerekirse : Türkiye, kadınların siyaset ve diplomaside temsiliyeti konusunda Avrupa ortalamasının alt sıralarında yer alıyor. Türk kadını buna karşılık yargıda Avrupa ortalamasının üstünde temsil edilmekte.Türkiyede yargı organlarında bizi temsil eden kadınların oranı %36.1 Avrupa ortalaması ise %25.8.Yargının gücünü kaybettiği ülkemde bu haberden banane diyebilirsiniz ama gene de umudumuzu yitirmeyelim sevgili halkım..


Avrupa ülkelerinde kadınının edindiği görevlere gelelim.Gene karşıma Finlandiya çıktığını söylemeliyim :))Bunu ordayken de farketmiştim zaten.Finlandiya kadının egemen olduğu bir ülke.Finlandiyada hükümetteki kadın oranı %60 ! Bu oran İspanyada %52.9 iken Avusturyada ise %46.2 .Türkiyede ise sadece ve sadece %4.2 !

Konu diplomaside de farklı değil.Türkiyenin kadın büyükelçi oranı toplam büyükelçilerin oranının %9 una eşit.En fazla kadın büyükelçisi olan ülkeler ise gene İskandinav ülkeleri : İsveç %29.4 , Norveç %28 ve Finlandiya %25.7.

Sonuç : yeni aldığım kitabımı okumaya gidiyorum ben.adı ne mi? "Çok Para Kazanan Kadının Sırları"

İyi günler...

6 Mart 2010 Cumartesi

Happynomics

Sizi ne mutlu eder diye sormuşlar dünyanın her bir yerinden insanlara..Kimisi demiş para para para..Kimi demiş arkadaşlarım,ailem,sevgilim..Kimisi küçük şeylerden mutlu olurum arkadaş müzik,yemek yeter bana demiş..Ama sonra azla yetindiğini düşündüğümüz günümüz tüketicilerine demişler ki "ya daha çok paranız olsaydı,daha çok alışveriş yaparmıydınız?" aşktan,aileden,müzikten mutlu olan tüketicim şu cevabı vermiş "ofcoursseeee,definetely,sure" ironik ? günümüz koşulları? karar sizin..

23 Şubat 2010 Salı

Time-off!


Özel sektörde çalışanlar hep tatillerinin az olduğundan yakınırlar.Yani en azından Türkiye'de bu böyle.Hoş,devlette de tatilin yeterli olduğundan söz edilemez ama gene de özele göre daha insancıl olduğu aşikar.

Mercer adlı bir danışmanlık firması dünyada 41 ülke arasında tatil günleri üzerine bir araştırma yapmış.Resmi tatilleri de kapsayan sonuçlar bir hayli ilginç.Finlandiya'dayken hep şaşırdığım bir konu oldu bu benim. "ya adamlar ne kadar az çalışıyo ve nasılda zenginler" diye isyan eder dururdum.O nedenle Finlandiya'nın 40 günlük yıllık tatili beni şaşırtmadı :)

Listenin başını 41 tatil günüyle Brezilya ve Litvanya paylaşıyor.Finlandiya,Rusya ve Fransa da işçilerine cömert davranıp 40 günlük yıllık tatil haklarıyla 2. sıradalar.Amerika ve Singapore ise 25 gün ile listenin sonlarında.En az tatili olan ülke ise 19 gün ile Kanada.

Eh ne diyelim Brezilya'ya ya da Litvanya'ya taşınalım madem:)

Tüm liste için : http://www.marketwatch.com/story/want-more-time-off-move-to-brazil-or-lithuania-2009-10-27?pagenumber=1

20 Şubat 2010 Cumartesi

Şirketler Twitter'ı nasıl kullanılır?



Öncelikle şunu belirteyim.Ben bir twitter kullanıcısı değilim.Çünkü twitter'ın ülkemizde "yanlış" anlaşıldığını düşünüyorum.İnsanların "şu çantayı aldaaam,ay bugün de çoook sıcak havaaa..." gibi saçma sapan "tweet"lerini takip etmek istemiyorum.Başlıktan anlaşıldığı gibi twitterın şirketlere nasıl faydalı olabileceği konusunda bazı gerçek uygulamalardan bahsetmek istiyorum.Sosyal medyanın gücünden yararlanmak isteyen IBM,Sodexho gibi şirketler Twitterı kendi amaçları doğrultusunda, çok da uygun ve faydalı bir şekilde kullanmaya çoktan başlamışlar bile.İşte size bir kaç örnek:

-Twitter sayesinde IBM, dünyanın her bir yanındaki çalışanlarını ve müşterilerini bir araya getiriyor.Çalışanlar yenilikleri burda müşterilerle paylaşıyor.

-Sodexho,twitterdan insan kaynakları alanında faydalanıyor.Senior-level executive arayışını twitter sayesinde çok hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleştiriyor.

-Dell,twitter üzerinden indirim kuponlarını ve pazarlık olanaklarını paylaşıyor.Şirket bu sayede 1 senede $2million lık satış yaptı.

-Ford twitterı PR kabuslarını önlemek için kullanıyor.

Bunlar örneklerden sadece birkaçı.Her geçen gün şirketler Tweetlemeye devam ediyor :)

Diğer örnekler için http://images.businessweek.com/ss/09/10/1006_twitterville/1.htm

15 Şubat 2010 Pazartesi

Dünyanın en yaşanabilir şehri: Vancouver


Her sene "dünyanın en yaşanabilir yeri" anketi çeşitli araştırma şirketleri tarafından araştırılır ve kamuoyuna sunulur.Bu sene de Economic Intelligence Unit tarafından yapılan araştırmada şu sıralar kış olimpiyatlarına ev sahipliği yapan Vancouver 2010 yılının en yaşanabilir şehri seçilmiş.

Sıralamayı yaparken göz önünde 5 temel faktör bulundurulmuş:

-Stability(İstikrar)
-Healthcare(Sağlık Hizmetleri)
-Culture and environment(Kültür ve Çevre)
-Education(Eğitim)
-Infrastructure(Altyapı)

Listenin ilk 10 una baktığımzda Kanada ve Avustralya'nın ezici üstünlüğünü görüyoruz.Avrupa ülkelerinin gurur kaynakları ise Avusturya ve Finlandiya.

Peki ya son 10'da kimler yer alıyor? Zimbabwe,Bangladeş ve Sri Lanka gibi ülkelerin şehirleri yer almakta.

Türkiye'yi sordunuz farkındayım.Ama malasef raporun sadece ilk 10 ve son 10 sıralamalarını paylaşmışlar.Merak edenler raporu satın alabilirler :)Ama en azından son 10 da olmadığımızı biliyoruz,bu da birşeydir.

İşte yaşanabilir ilk 10 :

1. Vancouver, Canada

2. Vienna, Austria

3. Melbourne, Australia

4. Toronto, Canada

5. Calgary, Canada

6. Helsinki, Finland

7. Sydney, Australia

8. Perth, Australia

9. Adelaide, Australia

10. Auckland, New Zealand

Son 10 :

1. Harare, Zimbabwe

2. Dhaka , Bangladesh

3. Algiers , Algeria

4. Port Moresby, Papua New Guinea

5. Lagos, Nigeria

6. Karachi, Pakistan

7. Douala, Cameroon

8. Kathmandu, Nepal

9. Colombo, Sri Lanka

10. Dakar, Senegal

11 Şubat 2010 Perşembe

Beklenen oldu..

5 dakkikanızı ayırıp aşağıdaki haberi izlemenizi istiyorum.İngiltere'de eğitim görmek isterseniz işiniz eskisinden çok daha zor.Hem vize almak hem de part-time çalışmak konularında hükümet politikalarını değiştirme kararı almış.Detaylar videoda...



6 Şubat 2010 Cumartesi

Beni orada bırakın lütfen.

Ya ama gel de isyan etme arkadaş!Şu haberi okuduğum andan beri zaten içimde Çin'e karşı olan "gezip,görelim" aşkı iyice kabardı.Efendim Çin'in başkenti Pekin'de 20 bin metrekare alana "Dünya Çikolata Harikalar Diyarı" kurulmuş.Parkın içindeki herşey ya çikolotadan ya da şekerdenmiş.10 metrelik Çin Seddini bile çikolatadan inşa etmişler.

Şimdi sorabilirsiniz.E çikolata bu erirrrrr... evet zaten onlar da çikolatalar eriyene kadar yani havalar ısınana kadar parkı açık tutacaklarmış.İleride de bunun gelenekselleşip her sene çikolatayı tanıtan bir fuara dönüşmesini planlamış değerli Çinli iş adamları.10 Nisan'a kadar olur da Pekin'e yolunuz düşerse :) orayı gezmeyi unutmayın.

Ağzınızın suyu aksın diye parktan fotoğraflar koyuyorum.buyrun.afiyetle bakın.

Turist böyle çekilir ülkeye işte!!








4 Şubat 2010 Perşembe

and the Grammy went to ...



Geçtiğimiz hafta müzik ödüllerinin Oscar'ı olarak da bilinen Grammy ödülleri dağıtıldı.malum eski meslek dj'lik olunca müzikle haşır neşir olmamak elde değil :)

Bu senenin yıldızı Beyonce oldu.Çok da iyi oldu.Çünkü yaptığı son albüm "I am.. Sasha Fierce" birbirinden hit parçaları içeriyordu.E haliyle 6 Grammy almasına şaşırmadık :)
Gecenin diğer yıldızı ise, Mtv müzik ödüllerinde Kanye West'in gazabına uğrayan minicik,turşucuk country şarkısı Taylor Swift ,4 ödülü kapmayı başardı.

Eğer töreni kaçırdıysanız Pink'in akrobatik şovu yaptığı performansını mutlaka izleyin derim.Daha önce de yapmıştı buna benzer bir şov ama bu sefer bir hayli çalışılmış bir sahne koydu ortaya.Takdir ettim :)

Son olarak naçizane isteğim şudur ki; artık bir Türk şarkıcısını da Grammy sahnesinde görmek istiyorum.Zira bu ödülü fazlasıyla hakettiğini düşündüğüm bir isim Sertab Erener 2010 Grammy için başvuruda bulunmuş. Ne diyelim ; başarılar dilemekten başka...

Tüm listeyi mi sordunuz? İşte burda :

Yılın şarkısı: "Put a Ring on It" Beyonce
Yılın Albümü: "Fearless"-- Taylor Swift
Yılın kaydı: "Use Somebody"-- Kings of Leon
Yılın en iyi pop albümü: "The E.N.D."-- The Black Eyed Peas
Yılın en iyi kadın pop şarkıcısı: Beyonce-- "Halo"
Yılın en iyi erkek pop şarkıcısı: Jason Mraz-- "Make it Mine"
Yılın en iyi rock albümü: "21st Century Breakdown"-- Green Day
Yılın en iyi rock şarkısı: "Use somebody"-- Kings of Leon
Yılın en iyi R&B albümü: "Black Summers night"-- Maxwell
Yılın en iyi R&B şarkısı: "Put a Ring on It"-- Beyonce
Yılın en iyi rap albümü: "Relapse"-- Eminem
Yılın en iyi rap şarkısı: "Run this town"-- Jay-Z, Rihanna, Kanye West
Yılın en iyi country albümü: "Fearless"-- Taylor Swift
Yılın en iyi kadın country şarkıcısı: "White Horse"-- taylor Swift
Yılın en iyi erkek country şarkıcısı: "Sweet Thing"-- Keith Urban
Yılın en iyi Latin pop albümü: "Sin Frenos"-- La Quinta Estacion
Yılın en iyi çağdaş Jazz albümü: "75"-- Joe Zawinul, The Zawinul Syndicate

Bol müzikli günler efendim.

2 Şubat 2010 Salı

yağmur...

Saat 13.06 ve şu anda pencereden bakıyorum ve yağmurun delicesine yağdığını,sokakları bir nevi göle çevirdiğini görüyorum :) efendim,bendeniz öle yağmur romantizminden falan hiç haz etmem.yani sırılsıklam olmanın hiç bir tarafı bana aşk çağrışımları yapmadı,yapmayacak da! ama kar derseniz o başka...gerçi izmire kar yağmıyo o da ayrı :D

neyse uzatmadan konuya geçeyim.bugün yağmurla alakalı şarkıları araştırdım.tahmin edeceğiniz gibi çoğu melankolik şarkılar.aslında liste epey uzundu ama ben sevdiklerimi buraya yazacağım.dinler dinler depresyona girersiniz :D


1 )"November Rain" - Guns 'n' Roses
2 )"Purple Rain" -Prince
3 )"Rain" - The Beatles
4 )"Have You Ever Seen the Rain?" - CCR
5 )"A Hard Rain's Gonna Fall" - Bob Dylan
6 )"See the Sky About To Rain" - Neil Young
7 )"No Rain" - Blind Melon
8 )"Rain" - Madonna
9 )"Singin'In the Rain" - Gene Kelly
10)"I Love A Rainy Night" - Eddie Rabbitt


ve favorim "Why Does it Always Rain on Me?"- Travis





iyi dinlemeceler.

30 Ocak 2010 Cumartesi

Tükenmekte olan meslekler!



Blogumda teknoloji ile ilgili gelişmeleri büyük bir iştahla vermeye çalışıyorum.Onların aman ne güzel ne de iyi olmuş da bulmuşlar yanlarını övüyor da övüyorum.Fakat şimdi üzülerek okuduğum ve gerçeği malesef yansıtan bir şeyi paylaşmak istiyorum.Başlık şöleydi: "9 careers on the way out"

Evet doğru anladınız.Aaşağıda listeleyeceğim meslekler teknolojinin insan gücünün yerini almasıyla artık yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalar.



1) Bank Tellers( Banka Memuru): Artık her işimizi ATM lerden görmeye başladık.E online bankacılıktan bahsetmeme gerek yok heralde.

2) File Clerks (Evrak Dosyalayan Kişi): Bunların yeni adı artık : Database Report Writers. Yani bilgisayarlar çoooktan onların işini kaptı bile.

3) Telephone Operators (Telefon Operatörü): Onların yerini de önceden kaydedilmiş ses kayıtları aldı.

4) Data Entry Clerks (Veri Girişi Yapan Kişi) : Çoktan rafa kalkan bir meslek aslında.Artık kaynaklar arası değişim bir sürü yazılım sayesinde çok kolay.

5) Mail Clerks ( Postacı): Ah ah en çok üzüldüklerimden birisi de bu.Kimse artık mektup yazmıyo değil kendine yazıyor ama bunu internet aracılığılyla yolluyor.

6) Photo Processors ( Fotoğraf Stüdyoları) : Çoğumuz fotoğraflarımızı bastırma gereği duymuyoruz. Ya da basmak istesek bile onun makinasını evimize alıp kendimiz basıyoruz.

7) Travel Agents (Seyehat Acentaları): booking.com,tripadvisor.com ve daha niceleri artık sundukları seçeneklerle seyehat acentalarının pabucunu dama attı bile.

8) Watch Salesperson (Saat Satış Danışmanı) : Artık her kullandığımz elektronik aletin saati var. Bu nedenle insanlar ayrıca gidip saate para vermiyor. Bu da saatçilerin işini olumsuz etkiliyor.

9) Video Store Clerk ( Video Satış Mağazaları) : Videoyu geçtim artık insanlar dvd bile alıp izlemiyor.Online izlemek yada downloading iyice tahta kurulmuş durumda.

28 Ocak 2010 Perşembe

Ben Avatar'a gittim!



Daha yeni geldim sinemadan ve heyecanım soğumadan yazayım bir iki bişeyler dedim.James Cameron işini biliyor!Kendi rekorunu kırdı bu filmin gişesiyle. Film gireli epey oldu ama ben anca vakit+bilet bulup gidebildim.sinema gene doluydu.Filme gidenlerden duyduğum yorumlar özetlemek gerekirse şöyleydi:

-Abiiii yapmış adamlar..
-Senaryo yok,boş bi film..
-Görüntüler iyi hoş ama gereksiz uzun..

Sinema konusunda epey bi birikimim var ve sağolsun arkadaşlar yorumlarıma güvenirler:) böyle bi film olduğu zaman enine boyuna konuşurum,eleştiririm falan ama bu sefer şunu söylemekle yetineceğim bende: ABİİİ YAPMIŞ ADAMLAR!!!!

Filmin vermeye çalıştığı bir mesaj var ve bunuda başarıyla vermiş.Filmden çıktıktan sonra insan olduğunuzdan utanıp,Navi halkından birisi olmak istiyorsunuz.yani en azından bende ikranıma binip uçmak istedim :)

Bilimkurgu da olsa aşksız olur mu? Olmaz.O da filmi ayrı bir güzel kılmış.

E ne duruyosunuz ki hala.Takın gözlükleri,Pandora dünyasına merhaba deyin.

İyi seyirler.

26 Ocak 2010 Salı

Madam Brownie : hmm tadından yenmez :)




hepimiz dergi okumayı severiz değil mi? içeriği her ne olursa olsun, herkesin takip ettiği bir dergi- hayatının en azından bir döneminde- olmuştur. benim ilk dergim yanlış hatırlamıyosam ilkokul yıllarımda yalvaç uralın ( ay ne de kötü espri yaparmış o adam,ama o zamanlar komil geliyodu napayım) miço dergisi idi.sonra biraz büyüyüp "teenager" denilen dönemime gelince hey girl en sıkı takip ettiğim dergi oldu."sen hangi renksin" "acaba ne kadar paranoyaksın" gibi abuk sabuk testleri çözmeye bayılırdım her genç kız gibi :))

sonra lise döneminde-yani benim "whohee rockerım,punkım asiyim"dönemlerinde kız dergileri yerini müzik dergilerine bıraktı.blue jean,rolling stones,billboard vazgeçilmezlerim arasındaydı.derken üniversiteye girdim.böle işletme okuyoruz ya başladım business,capital flan okumaya :) ( o rockçı halimden de eser kalmadı söyleyeyim.tamamen "her türlü müziği dinlerim" modundayım.)

neden bu mecmua geçmişimden bahsettim derseniz,şimdi sizlere başlıkta gördüğünüz online bir derginin bende yarattığı bağımlılığı anlatmadan önce bir giriş yapayım istedim.evet dergi online,yazarlar üniversite öğrencileri.her ne kadar "bildiğin kadının dergisi" ile yola çıkmış olsa da şimdiden fanı olan erkeklerin sayısı bir hayli fazla.

peki ne var bu dergide? aslında bir kadın dergisinde olması gereken her şey var diyebiliriz.ama Madam Brownie'yi ayrı kılan özelliği, olayları anlatış biçimi.dergiyi okurken sanki en yakın arkadaşınızdan tavsiye alıyormuş gibi hissediyorsunuz.bu da derginin bağımlısı olmak için yeter de artar bile:)

hemen başlayın okumaya ! :) :


http://www.madambrownie.com/

24 Ocak 2010 Pazar

beyaz çay bizi bozar! hiç de bile :)



evet kiminiz şimdi sorucak.beyaz çay da ne ya?? biz rize çocuğuyuz,siyah çaydan başka bilmeyiz diyebilirsiniz.ama şimdi 1.5 sene önce tanıştığım bu çok faydalı çay ile ilgili bilgi vermek istiyorum sizlere.

çayın kökenini tahmin etmek zor değil.evet doğru tahmin,Çin.Beyaz çay; siyah ve yeşil çaya oranla çok yüksek derecede antioksidan içerir.Antioksidan ne ki? Hemen açıklıyayım; antioksidanlar vücudumuzu serbest radikallerin saldırılarından koruyan bileşenlerdir.Kısaca ve Aslıca özetlemek istersem beyaz çayın faydalarını :

-Kansere karşı birebir!İç vatandaş!

-Kanı sulandırır,damar fonksiyonlarını düzeltir.İç vatandaş!

-İyi kolestrolü yükseltir,kötüyü düşürür.İç vatandaş!

-Gripten korur.İç vatandaş!

-Kalbimizin dostudur.İç vatandaş!

-Romatizman mı var? İç vatandaş!

-Cildini korur,güzelleştirir.İç vatandaş!

-Kan şekerini düzenler,diabeti azaltır.İç vatandaş!

-Diyettemisin? e iç o zaman vatandaş!

Peki bu mucizevi çayı ülkemde bulabilecekmisin? Malesef yerli üreticisi yok.Öyle her markette de bulamazsın.Ancak hipermarketlerin hemen hemen hepsinde Lipton marka bulmak mümkün.O da en güzeli değil ama ,artık napalım idare edeceğiz.

Seven Sağlık, sağlıklı ve mutlu günler diler.

23 Ocak 2010 Cumartesi

"yönetici asistanıyım" hee sekretersin yaniii!!!


Türkiyede bi ara çok dalga konusu oldu bu yeni meslek adlandırmaları.otobüs şöforüne ulaştırma sorumlusu,tezgahtara satış danışmanı denmesi nedense toplumda tuhaf karşılandı.ama benim en çok sinir olduğum adlandırma sekreterlere "yönetici asistanı" denmeye başlanması oldu.Çünkü yönetici asistanı ile sekreter tamamen farklı görev tanımlarına sahip 2 ayrı meslek.farkları neler mi? işte buyrun:

1. Sekreterin seyahat engeli olup olmaması fark etmezken yönetici asistanının seyahat engeli olmamalıdır.
2. Sekreter imza yetkisine sahip değilken, yönetici asistanının imza yetkisi vardır.
3. Sekreter inisiyatif kullanırken, yönetici asistanı karar verir.
4. Sekreter toplantı organizasyonu yapar, yönetici asistanı ise içerde ve dışarıda ki toplantılara katılır.
5. Sekreter ofise bağımlıyken, yönetici asistanı ise yönetici gibi büro dışı işlerde de çalışır.
6. Sekreter yöneticinin yokluğunda iletişimi sağlar, yönetici asistanı ise yöneticiyi temsilen istediği herkesle iletişim kurar.

ileride yönetici asistanlığı mı hedefliyosun? nedir senin derdin derseniz,hayır böyle bir hedefim henüz yok.amacım sekreterliği yerip,yönetici asistanlığını göklere çıkarmak da değil.sadece bazı kavram kargaşaları bazı grupların zararına oluyor,bunu yapmaya çok eğilimli bir toplum olduğumuz için.isimler,yaftalar,önadlar,ünvanlar..

bu yazıyı the proposal filminin bir sahnesiyle bağlamak istiyorum.video biraz uzun ama içinde yavrucağın kendisine sekreter dendiği zaman verdiği tepkiyi görmenizi isterim :)

http://www.youtube.com/watch?v=KSdK6mEWiKE

Saygılar

22 Ocak 2010 Cuma

Ciao Roma!!



Efendim yaza daha çok var ama eğer tatilinizi şimdiden planlamak isterseniz diye süper haberlerim var size.İtalya ya da İspanya'ya şimdi temmuz,ağustos ayları için şimdiden bilet alsanız bile fiyatlar sabittir.300 € gibi bir para bayılmanız gerekir.ama artık buna son veren bir havayolu şirketi var karşımızda : Blu Express Airlines!

İspanya'ya gitmiyor ama 17 Aralıktan itibaren İstanbul Sabiha Gökçen-Rome Fiumicuno uçuşlarına başlamış durumda.hem de ne kadara mı : 49 €!! vergiler de dahil,tek yön.

yaz uçuşlarında ise fiyat sadece 20 € daha fazla.69 € ödeyerek yaz tatilinizi Roma'da kah aşk çeşmesinde,kah collesium da kah bir pasta cıda geçirebilirsiniz :)

e bu fırsat kaçmaz mı? bence de kaçmaz.

hala bana inanmadınız mı? e buyrun o zaman:http://www.blu-express.com/cgi-bin/airkiosk/I7/181002i?BV=2&LANG=IT&LFF

Seven Travel iyi yolculuklar diler.

Ciao Ciao!

21 Ocak 2010 Perşembe

e-book Türkiye'ye!!



e-book,e-reader Türkiye'ye!!

Ah güzelim canım teknoloji.her ne kadar bazen kendisine sövsek de,bizi rutinleştirdiğini düşünsek de onsuz da olamayacağımız artık aşikar.İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda turist arkadaşımı gezdirirken rastladığım bir olay "e-book istiyorummmmmmmmm" yakarışlarımın artmasına sebep oldu. Topkap'ya gidenleriniz bilir,hazine adlı odaya girmek için epey kuyruk olur.İşte o kuyrukta önümde bebek pusetiyle bir turist teyze dikkatimi çekti.pusetin önündeki yerden e-book denilen teknoloji harikası ürünle az sonra gireceği Hazine hakkında bilgiler içeren bir kitap okuyordu!!!!! Alet o kadar şık ve estetikti ki.Amazon kindle ı bildiğim için o olmadağını anladım.eve geldim araştırdım.ve buldum o şık mı şık bilgi yuvasının adını : NOOK.

e-book ların sayısız güzelliğini şimdi burda uzun uzun anlatmayayım.ilgilenenler için karşılaştırmalı güzel bir site olarak şunu tavsiye ederim: http://ebook-reader-review.toptenreviews.com/


Peki güzel halkım,sen bu e-book'un sahibi olabiliyormusun? HAYIR.henüz Türkiye'ye gönderim yapmıyorlar.aynı kindle gibi,aynı sony gibi aynı diğerleri gibi...

biz de uzaktan severiz şimdilik birbirimizi.

Saygılar.

20 Ocak 2010 Çarşamba

amerikalı tüketicilerin son hali


Efendim, malum işletme okuyorum 4 senedir.bir de ingilizce okuduğumu da söyleyeyim da havam batsın.hıh. ( senelerdir ingilizce işletme okuyanların hali hep budur,başına o ingilizceyi koydunuz mu bişeyler değişio sanırız.neyse bu konuya başka bir zaman dönerim:))

hal böle olunca benimde pazarlama,tüketici davranışları,pazar araştırmaları fln fln hep ilgili olduğum konular oldu.şimdi sizlerle son zamanlarda okuduğum bir yazıyıpaylaşmak istiyorum.Amerikada krizle birlikte değişen tüketici davranışlarını şöyle özetlemişler:

17 ways consumers are changing!

-Less credit,more cash: yani artık akıllanmışlar ve kredi kartlarına hücum etmiyorlamış.ama bu demek değilmiş ki alışverişi bırakmışlar,sadece nakit parayla alışveriş tercih ediliyormuş daha çok.

-the end of the monthly payer: aylık kredi borcumu ödeyeyim gerisini sonra hallederim mantığını bırakıp, toplam borcu kapatmaya yönelmişler.

-greater suspicion: artık ne devlete,ne bankalara,ne de büyük şirketlere güven kalmamış.

-more resourcefulness: "kimseye güvenmiyosam,kendime güveniyorum" mantığı ile hareket eden tüketici artık evde yemeği dışarda yemeğe tercih eder olmuşlar.

-less brand loyalty: brand-name ürünler artık off-price ürünlere tacı devretmiş.

-smaller is bigger: küçük evim olsun,arabam kutu gibi olsun,big big mac yiyeceğime happy meak yiyeyim demişler.

-a rental rebound: artık kimse mal sahibi olamadığından, herşeyi kiralama mantığı öne çıkmış.

-less window shopping: madem alamıyorum,o zaman vitrinlere de bakmam demiş amerikalı kadınlar.

-more closet shopping: closet shopping den kasıt eskiden giymediklerimizi haydi şimdi giyelim mantığıdır efendim.

-decluttering: evden temizlik yapma bahanesiylen,eski eşyaların üstünden para kazanma gene moda olmuş.

-food frugality: hala dışarda yemek yemeğe inat edenler ise çareyi bir kaç appetizer ile geçiştirmekte bulmuşlar.

-more gardening: bahçeye sebze meyve ekmece artmış.

-less waste: e haliyle daha az israf etmeye başlamışlar.

-less healthcare: sağlık sigortalarını ödeyemeyenler kendi sağlıklarını değişik şekillerde korumaya çalışmışlar.

-more negotiating: pazarlık yapmak artık rutin haline gelmiş.

-more volunteering: zamanı olan amerikalı kendini hayır işlerine vermiş.

-redefining success: bu da işin yalan kısmı.bol kazançlı olmak başarı değil,kendini tatmin ettiğin işte olmak başarı sayılmaya başlanmış.

daha detaylı bilgi için: http://www.usnews.com/money/business-economy/slideshows/17-ways-consumers-are-changing

hoşgeldim

uzun süren :

açayım mı?
açsam ne olur ki?
kimse okur mu acaba?

gel-gitlerimden sonra burdayım :) amacım saçma sapan yazılarla kafa ütülemek değil.beğendiğim,faydalı olabileceğini düşündüğüm aa bak dünyada bu da olmuş dememe sebep olan şeyleri paylaşmak.

e hoşgeldim o zaman.

p.s: bu ilk post diye böyle kısacık.sonra bir konuşmaya başladım mı susmam :)